26 Ocak 2009 Pazartesi

Türki cumhuriyetlerinde - Firüzan Baytop

Türki cumhuriyetlerinde


Türki cumhuriyetlerinde ilk taahhüdümüz 1992 yılının sonlarında aldığımız, Türkmenistanın başkenti Ashgabad havaalanı terminali. Bu işi John Laing isimli ingiliz firması ile Müşterek Yatırım Ortaklığı (Joint venture/Jlal) olarak almış, şantiyede işleri ve sorumlulukları aramızda paylaşmışız. Proje müdürü onlardan, Phill Elliot, yardımcısı bizden,Timur Durmaz. Ancak tuhaf bir ortaklık bu. İngilizlerin aldığı aylıklar dolar olarak bizimkilerinin aldıklarının iki misli. Bizim işlerimizin hepsi açık, onlar maliyetler hakkında bize bir bilgi vermiyorlar, ya da bana vermiyorlar. Zar zor aldığım bilgilerden de bu işte –İngiltere ve dünyanın çeşitli yerlerindeki büyük işleri arasında çok ufak, zaten zarara da ortağız ya– kârı pek düşünmediklerini görüyor, bastırmalarımla onları biraz uyandırıyorum.

İşin mekanik ve tesisat bölümünü Jlal’in taşeronu olarak Alarko yapıyor.Şef Kadir Başoğul’da işi çok güzel ve programlı yürütüyor.

İnşaat müdürü onlardan, Mr. Johnson. Ama ya yapılan işi önemsemiyor, ya da inşaatı bilmiyor. Daha ilk şantiye ziyaretimde, sabah işleri dolaşmaktan dönerken karşılaşıyoruz. Arkadaşlar Johnson’a benim kim olduğumu anlatınca “İnşaatımızı nasıl buldunuz?” diye soruyor, “Beğenmedim” deyince şaşırıyor. Öyle ya, inşaatı biz yapıyor, yaptığımızı (Tabi onun yönetiminde yaptığımızı. Bizim otokontrol yöntemimizi de daha bilmiyor) beğenmiyoruz. “Neresini beğenmediniz?”diye soruyor,anlatıyorum “Şu yanıbaşımızdaki betonarme perdeye bakın. Kalıp özensiz, beton da eğri büğrü. Yatay olması gereken derz çıtaları da eğik”. Cevabına bozuluyorum, adam “O perde toprak altında kalacak”diyor. “Başka?” “İçerde brüt beton kolonların yüzleri çok düzgün, ama 3m. den yukarısının kalıpları, ek olarak uydurma tahtalarla yapılmış, betonları çok çirkin”. Bu seferde “O bölüm de asma tavan altında kalacak” deyince patlıyorum. “Bakın “diyorum. “Bir inşaatta toprak altında, asma tavan altında kalacak, görünmeyecek diye bir düşünce olamaz. Şimdi ben bunları görüyorum. Benim gibi başkaları da görünce bize iyi not verir mi?”Hiç cevap yok. Ertesi günü şantiyede “Kalite”üzerine bir seminer düzenliyor, onlara da konuşmamın ingilizce tercümesini veriyorum. Benim bu kararlı ve zor beğenir tutumumdan sonra hem bizimkiler hem İngilizler işlerin kalitesine daha fazla önem vermeleri gerektiğini görüyorlar ve sonunda terminali sağlam, kaliteli ve güzel, olarak tamamlayıp teslim ediyoruz. Ama kabul edelim, şantiyede bir mühendis, üç işçi yardımcısı ve kontrol formları ile “İş güvenliği kontrolu”nu biz onlardan öğrendik. Ancak sonraları tam uyguladığımızı söyleyemem. Bu işi tamamladıktan sonra Ashgabad’da hemen yeni bir iş çıkmadı. 1994 de Kazakistan/chezkazgan’da bir hastane kompleksi aldık. Onu da gene güzel ve kaliteli olarak tamamladık.
* * *
Biz Ashgabad’da havaalanı terminalini alınca, orada çok büyük iş olasılığı görüp (O sırada Ashgabad’da 30’dan fazla Türk müteahhit vardı) personel için, içinde beton yolları, parkları, yüzme havuzu ve sosyal tesisi ile, tek katlı lüks lojmanlardan oluşan, etrafı beton duvarla çevrili, güzel bir kamp yapmıştık. Ne ki ancak 1995’de aldığımız aynı havaalanı pist inşaatı dışında Ashgabad’da başka bir iş alamadık. Onu da tamamladıktan sonra güzelim kampımızı terkedip ayrıldık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder