26 Ocak 2009 Pazartesi

Omo Omini Lupus - Firüzan Baytop

Omo Omini Lupus

Şantiye kimi zaman mahrumiyet bölgesidir. Çoğu zamansa dağbaşı. Yukardaki Latince başlığın anlamı ise “İnsan insan için kurttur.” Bakın görün.
1948 yılındaki ilk şantiye serüvenimin üzerinden 40 yıl geçmiş. Bir gün Ankara/TUSAŞ Pissu arıtma şantiyemizde arkadaşlarla oturuyoruz. Dışarda bağırışlar, gürültüler duyup pencerelere yanaşıyoruz. Ne görelim?!..
Can havli ile kaçan bir adam, ellerinde kazma kürek 30-40 işçi de, önlerinde kalfaları adamı kovalıyorlar. Gözümüzün önünde, film gibi… Biri elindeki keseri fırlatıyor, adamın kolu kanlar içinde kendini şantiye binasına zor atıyor. İşçiler de peşinden kapıya dayanıyorlar. Onlar dışardan itiyor, bizimkiler içerden kapıyı tutmaya çalışıyorlar.
Bir an kapıyı açıp “Ne halt ediyorsunuz lan, dağılın” diye bağırsam durdurabilir miyim diye düşünüyorum. Ancak öyle bir cezbeye gelmiş kapıyı zorluyorlardı ki, kesin bizleri de çiğneyip içeri dalacaklar. Bir ara kapı açılır gibi olunca adam kendini bir açık pencereye attı. Ne ki pencerelerde tel vardı. Bu sefer çıplak göğsü yara bere içinde… Ne yapacağız diye düşünürken binanın diğer kapısı aklımıza geldi, adamı oradan kaçırdık.
Öğleden sonra çağırdığımız iki kalfa, çocuk masumiyeti ile “Her şey bir anda oldu kendimize sahip olamadık” diye utanç içinde özür diliyorlardı. Şoför kamyonu vaktinde boşalttırmayan kalfaya küfür etmiş, işçiler de saldırmış. Bu kadar basit işte…O an fazla üzerlerine varmıyoruz. (İşçiler bina çevresinde dolanıp, içeriyi gözlüyorlar. Biz de mi korktuk ne?!…)
Kontrol şefimiz genç, kendi başına da gelir diye sanırım, ille de yazı yazacağım, derhal atın diyor başka birşey demiyor. İyi de kalfalar işlerinin ehli, onları atarsak işçileri de giderler, iş de yatar. Yoksa bu zorbalıklarını biz de elbette kabul etmiş değiliz. Neyse kontrol onbeş gün süre tanıyor.
Sonrası…Şantiyelerde bu gibi durumlar her gün olagelen şeyler. Yenileri eskilerini unutturuyor. İşi bitiriyoruz…Evli evine, köylü köyüne…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder