26 Ocak 2009 Pazartesi

TİMLO’ya girişim/ Ölmüş babadan metktup! - Firüzan Baytop

TİMLO’ya girişim/ Ölmüş babadan metktup!

Fatih’te “Karadeniz Medreseleri” onarımı bitmiş, ben gene böroma dönmüş, ufak tefek işler yapar; proje yarışmalarına devam ederken (sonunda Samim Oktay, İzzet Aydınlıoğlu ve Nevzat Erol ile pek çok mansion, 3. lük ve sonunda Elazığ Hükümet Konağı müsabakasını kazandık. Yazık ki inşa edilmedi) bu kez Saraçhanebaşında yeni bir iş çıktı. İstanbul Belediyesi, Bozdoğan kemerinin hemen aşağısında bir blok apartman yapımına başlamış. O sıralarda İstanbul Belediye Sarayı inşaatı devam ediyor. Sarayın Mimarı Nevzat Erol ile arkadaşız, belediyeye önermiş, belediye blok apartmanının şantiye şefi oluyorum (Müteahhidi Yahya Selman Sadka).

Ne ki oradaki çalışmam ancak 10 ay sürdü. O zamanlar belediyenin ünlü bir Fen İşleri Müdürü vardı, İhsan Bingüler. Belediyede çalışırken bir kaç kez inşaatımıza gelmiş, oradan tanışıyoruz. İhsan bey o sıralar belediyeden ayrılmış, Emlâk Kredi bankasının TİMLO şirketine girmiş. Şirketin Atatürk Bulvarı üzerinde 90 dairelik büyük bir blok apartman inşaatı var, henüz temellerde. İhsan bey beni oraya şantiye şefi olarak istedi. Belediyeyi bırakıp Timlo’ya girdim. (Aralık 1954). Giriş o giriş, tam 10 yıl sürdü.

Dört elle sarılıp işe koyuldum. Günlerden bir günün sabahı odamın kapısı açıldı, yardımcım Erol Erdin arkasında bir işçi ile girip “Ağabey” dedi. “Bu arkadaşın köyde babası ölmüş, parasını alıp gitmek istiyor”. İşimiz sıkışık ama onu kırmayıp “peki” diyorum, adamı gönderiyoruz.

Aradan üç gün geçiyor, köyüne gönderdiğimiz işçinin ölmüş babasından (!) bir telgraf: “Oğluma para göndermiştim, kendisi köye döndü, parayı geri gönderin” diye. Bozulmaz mısınız?

Aynı gün öğleye doğru odama 13-14 yaşlarında, öğrenci kılıklı bir kız çocuğu girdi. Ne istiyorsun diyorum, anlatıyor: Fatih Kız Sanat Enstitüsünde okuyormuş. Yıl sonu ödevi olarak bir entari dikecek, ancak kumaş alacak parası yokmuş, utana sıkıla 15 mi, 20 lira mı? bir yardım yapabilir miymişiz?

Tam o sırada yanımda bulunan Erol kulağıma eğilerek “Ağabey, okuluna bir sorsak” dedi. Sabahki olaydan dersini almış. Kıza “Tamam” diyorum, ama muhasebeci burada değil, kasa kapalı. Öğleden sonra gel verelim.”

Okuluna soruyoruz. O isimde bir öğrencileri yokmuş, kız da bir daha gelmiyor zaten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder