26 Ocak 2009 Pazartesi

Kilitli binaya kilitsiz giriş - Suat İskender

Kilitli binaya kilitsiz giriş
Suat İskender

Bugünün sorunları, dünün çözümlerinden kaynaklanırSenge

2000 yılının son bir iki ayı içinde bulunuyorduk. 1998 Eylül’ünde hafriyat çalışmalarına başladığımız bina inşaatı tamamlanma aşamasına gelmişti. Başından beri binanın yapımında birinci derecede sorumlulukla Şantiye Şefi olarak bulunmuştum.

Binanın adı Yabancı Dil Eğitim Merkezi binasıydı. Karadeniz Teknik Üniversitesi (Trabzon) öğrencilerinin tüm bölümleri için yabancı dil hazırlık sınıfı öngörülüyordu, bina bu amaçla kullanılacaktı. İnşaat süresi genel olarak tamamlamış, giriş kapıları da takılmıştı. Artık geçici kabul aşamasına gelen binada, inşaat temizliği ve olabilecek eksikler tamamlanıyordu. Temizlik işleri için bayanlardan bir ekip oluşturmuştuk. Gündüzleri de yalnız ana kapıyı açık tutuyorduk. Kapıyı açıp kapatmak, binaya kontrollü giriş-çıkış sağlamak, girenlerin bina içinde; ekipmanlara, binaya zarar vermesini önlemek için de işçilerden bir gündüz bekçisi görevlendirmiştik. Ayrıca inşaat sürecinin başlarından beri gelen bir de gece bekçimiz vardı.

Gündüz bekçisini, iş bitiminde ana kapıyı kilitleyip anahtarları gece bekçisine (Saim Aydın) teslim etme talimatını vermiştim. Aynı şekilde gece bekçisi de sabahleyin anahtarları, gündüz bekçisine verecekti. Böylece gündüz kapı kontrollü olarak açık bulunacak, gece de herhangi birinin dışardan hırsızlık ya da benzeri amaçla içeri girmemesi için önlem almış oluyorduk. Başka birisinin eline geçmemesi için de anahtar, bir yere bırakılıp alınmayıp, ikisinin kontrolünde olacaktı. Böylece dönüşümlü olarak kapının anahtarları gece ve gündüz bekçisi arasında alınıp verilmeye başlandı.

Aradan sanıyorum üç beş günlük ya da biraz daha fazla bir zaman geçmiş olmalı; bir akşam saatinde, merdiven ya da rampa altlarında proje dışı yaptığımız bazı kapıların kilitlerinin montajındaki sorun için bina içine girme gerekti.

Bu kapılar sonradan yapıldığı için ana siparişin dışında kalmış Trabzon’dan yerel bir marangoza yaptırmıştım. Saim Aydın’la birlikte yanımıza el fenerini alarak binanın ana kapısına gittik. Işıklar binaya girince açılacaktı. Ama çift kanatlı kapı üzerine örtülmüş durumda kilitlenmemişti. Binaya girmek için anahtara hiç de ihtiyaç yoktu. “Saim bu kapıyı niye kilitlemiyorsunuz?” diye sordum. “Şefim kilitlenmiyor.” diye yanıtladı. Gerçekten de kilitte anahtar çalışıyor, ama kilit dili karşılığın içine geçmiyordu. Ya kanatlardan birinde montajın ardından çökme olmuş, ya da başka bir sorun oluşmuştu. Alüminyumcuya haber verip düzelttirilmesi gerekiyordu.

Daha sonra Saim’e olayı sordum. Kendi aralarında, talimat verdiğim gibi anahtarı alıp veriyorlar, ama ta başından beri kapı hep kilitlenmeden kalıyormuş. Bana da herhangi bir bilgi vermemişler. Hatta anahtarı, ofiste bir yere koymayı bile düşünmemişler. Sanki kapı gerçekten kilitleniyormuş gibi, anahtarı gece bekçisi sabahtan gündüz bekçisine; gündüz bekçisi de akşamdan gece bekçisine veriyormuş. “Saim” dedim, “Anahtarı birbirinize alıp vereceğinize, bir çekmeceye koyun bari.” Diye ekleyip, olay karşısında kızmak yerine, gülmekten kendimi alıkoyamadım.

Suat İSKENDER
Mimar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder