26 Ocak 2009 Pazartesi

Tesisatçılıktan tesis müteahhitliğine doğru…- Firüzan Baytop

Tesisatçılıktan tesis müteahhitliğine doğru…

1969 yılında Seka’dan Dalaman kâğıt fabrikasının “Su Temin, İsale ve Arıtma” işini aldık. Dalaman çayı üzerinde 4 adet keson kuyunun yapılmasını kuyucu Mehmet usta’ya, 4 km. uzunluğundaki isale hattı kazısı ile atık deşarj hattını mühendis Cevdet Akan’a verdik. 400-600 mm. lik çelik boru döşenmesini de Atilla Doğan yapacak.

Kâğıt fabrikasının ana inşaatını idris Yamantürk yapıyor. Orada büyük teşkilâtları var. Bizim arıtma tesisi inşaatını da rahat ve ucuz yaparlar diye onlarla görüşmeye gittim. Ya orada onlara mahkûm olduğumuzu düşünüp, ya da ayrıca böyle küçük bir işle uğraşmak istemediklerinden çok yüksek fiyat verdiler. Oysa İdris bey Garih beyin İTÜ’den devre arkadaşı idi. İşi, ufak bir araştırmadan sonra Rifat Özümerzifon’a verdik. (Rıfat bey, önceleri benim de çalıştığım Timlo şirketinin Levent Dördüncü Kısım inşaatını yönetmiş, o işi bitirince de, kardeşi ile müteahhitlik yapmak üzere Timlo’dan ayrılmış idi).

Dört koldan işlere devam ediyoruz. Ama sorunlar da eksik olmuyor. (1957 yılında Zürich’de yapılan UNESCO toplantısında bir şantiyede 5-5000 arasında sorun çıkabileceği saptanmış). Önce kuyu inşaatında zaman zaman su yükselmesi işimizi aksatmaya başladı. Buna karşı bir yarımada dolgusu ile kuyuların her birini karaya yüksekten bağladık. Sonra isale hattında sorunlar çıktı. Bizim boru kazımız çok kişinin tarlasını parçalara ayırmıştı. Biz kanalı açıyor, boruları kanala indiriyoruz. Ancak onlar, kaynakları tamamlayıp toprağı dolduruncaya kadar bekliyemiyorlar, parçalanmış tarlalarına sulama suyu aktarmak için kanallarımızı su ile dolduruyorlar. Haydi suyu boşalt, çamuru temizle, didinip duruyoruz.

Arıtma tesisine gelince…Tesiste en önemli yapı 7.30 m. yükseklikte 5000 tonluk havalandırma havuzu. Havuzun betonarme perdelerinin yatay demirleri köşelerde birbirine ancak 30-35 cm. olan perde kalınlıkları kadar giriyorlardı. Bu köşelerin açılacağından endişe ediyor, hesapçı Aram Kamburyan’a endişemi bildiriyorum. Hemen karşılık geliyor. Köşelere içli dışlı, her iki yöne 1,5 m. uzanan ek donatı koyuyoruz. (iyi ki bu titizliği göstermişim. Bir süre sonra İzmirde böyle bir havuzun sonradan köşelerinden açtığını, sağlamlaştırma için büyük para harcandığını duyuyorum).

Bir problem de havuzun yatay ve düşey dilâtasyonlarında çıkıyor. Havuzlar özellikle buralardan su sızdırır. O zamanlar henüz Türkiye’de sututucu bantlar bilinmiyor. Yatay kademe eklerinde 10x10 cm. dişler yapıyoruz. Düşeyde ise kendi buluşumuz, iki yan betonlarında 3x3cm. oyuntular bırakıp sonradan buralara üstten sıcak bitüm dolduruyoruz. Bu yöntem bayağı da başarılı oluyor. Sağda solda ufak sızıntıları da içerden “IC” sürerek önlüyoruz. İşeme şeklinde fışkırmalara ise dıştan ahşap ya da demir çiviler sokuyoruz. Bir kaç doldurup boşaltmada doğal kireçleme ile bunlar da kapanıyor.

Arıtma inşaatımızı yapan Özümerzifon kardeşler anlaşmamıza göre şantiye şefi koymayacaklar, münavebe ile kendileri şantiyede olacaklardı. Ancak çoğu zaman arada büyük boşluklar oluyor, geldiklerinde de çok az kalıyorlar. İşlerini iki becerikli formenleri var, onlar yönetiyorlar. Ne ki onların teknik bilgileri yetersiz. Onu da daha çok ben halletmeye çalışıyorum. Anlıyacağınız müteahhitlerimizden çok ben şantiyedeyim. Hele bir defasında ben araba ile şantiyeye gelirken kardeş Özümerzifon da şantiyeden ayrılıyordu, yolda karşılaştık. Bütün ricalarıma karşın geriye döndüremedim. Ama iş sonunda acısını çıkardım. Kesin hesaplarda şantiyede bulunmadıkları günler için hakedişlerinden toplam 60 bin lira kestim (Benim o zamanki 6 aylık aylığım) . Gıkları çıkmadı, çünkü şantiyede olmadıkları günlerin puvantajını tutturuyordum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder