26 Ocak 2009 Pazartesi

Ölümle burun buruna - Firüzan Baytop

Ölümle burun buruna

Allaha şükürler olsun söz verdiğim gibi, üç aylık sürenin sondan bir önceki günün akşamı çarşının İnegöl yolu üzerindeki en büyük bölümünün girişe yakın son yol bölümünün betonlarını da döküp bitirdim. Ertesi gün açılış merasimi yapılacak, Celâl Bayar, Adnan Menderes, bakanlar, milletvekilleri bir sürü gazeteci Bursayı doldurdu.

Bu sonuca ulaşmamız kolay olmadı. Üç ayrı yerde, 27000m2 inşaat ve 27000m2 yol ve meydan. Bursa’nın işçi gücü o zamanlar genellikle Yugoslavya göçmeni Türklerden oluşuyor. Komünist rejimi onları tembel yapmış. Saat 17’den sonra ve Cumartesi-Pazar öldür allah çalışmıyorlar. Fazla mesai ücreti, ekstra yövmiye ödeyeceğimiz halde. Bu bakımdan özellikle son günlerde çok zorlandık.

Hava kararırken, bir noksanlık var mı diye şantiyeyi bir defa daha dolaşıyorum. Herşey tamam ancak az önce döktüğümüz son yol betonu prizini yaptı ama henüz yeterince sertleşmedi. Karanlıkta inşallah kimse basmaz diye düşünürken, ana yoldan bizim yeni yola kocaman bir resmi arabanın yöneldiğini görüyor, aman yolumuzu bozacak diye arabaya doğru koşarken, hayal meyal arabanın ön çamurluğunda Cumhurbaşkanlığı forsunu, içinde Celâl Bayar ve Adnan Menderesi farkediyor, bir elimi havaya kaldırmış “Durun, durun” diye bağırıyordum.

Daha sonra farkettiğim ise şoförün yanındaki korumanın tabancasını bana doğrulttuğu, Menderes’in onun kolunu tuttuğu idi. Yanlarına ulaştığımda araba da durmuştu. Ben ölüme ne kadar yaklaştığımın farkında değil, arabanın penceresini açan Menderes’e “Hoş geldiniz efendim, betonun bu bölümü yeni döküldü de ondan koşuyorum” derken, o soruyordu: “Merhaba şef, nasıl bitti mi?
“Tabi efendim, söz verdiğim gibi”.

Bilmiyorum o an koruma aceleye getirip beni vursaydı ülkemin imarı uğruna mı, Menderes uğruna mı ölmüş olacaktım? Ancak bildiğim o ki Menderes’in soğukkanlılığı beni anlamsız olacak bir ölümden kurtardığıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder