26 Ocak 2009 Pazartesi

Bir yılbaşı hediyesi - Firüzan Baytop

Bir yılbaşı hediyesi


1960-65 yılları arasındaki (araya 27 mayıs olayı girdi, biliyorsunuz) para sıkışıklığı nedeni ile ağır ağır da olsa Ataköy 2. Kısım inşaatımızın kaba kısmını 1964 yılının ortalarına doğru kolaylamış, asansörleri malzemeli olarak; elektrik, sıhhî ve ısıtma tesisatlarını da işçilik olarak taşeronlara ihale etmiştik. Asansör ve elektrikçiyi tanıyoruz, daha önce de beraber çalışmıştık. Tesisat taşeronu ise Ercümend ve Tuncer isimli iki genç mühendis, hiç tanımıyoruz. Ünvanlarına ve de önceki yaptıklarına güvenip tesisat işlerimizi vermişiz.

Bir yandan kaba inşaatları tamamlar, öte yandan ince işlere ve tesisat işlerine devam ederken 1964 yılının sonu geldi. Gelecek yıla devretmesin diye son kalan bazı evrakı tasfiye etmek üzere erkenden çalışma odama giriyorum. Masamın tam ortasında özenle hazırlanmış bir paket!

Paketi önce elimle tartıyorum, epeyi ağır bir şey. Ne ola ki? Ve ben de aynı özenle yavaş yavaş açıyorum. O ağırca şey meğerse Philips marka bir elektrikli traş makinesi imiş. Bildiğim kadarı ile o sıralar yeni çıkmış, fiyatı da epeyi yüksekti. Makinenin yanında bir ufak kart “En iyi yeni yıllar dileklerimizle” yazılı. İmzalar bizim tesisat taşeronlarının.

Huzurum kaçıyor. Ben ki taşeronlarla hep mesafeli duran, bir çay ikramlarını ya da mühendislerimize ara sıra yaptıklarını bildiğim yemek davetlerini geri çeviren adam şimdi nasıl davranmalı? “Teşekkür ederim, zahmet etmişsiniz” mi demeli. Yoksa…

Bütün gece yarı uykulu, yarı uyanık düşündükten sonra, sabaha karşı kararımı veriyorum, ve bir kart yazıyorum: “Sizlerle geçmiş bir yakınlığımız, bir dostluğumuz yok. Sadece bir iş ilişkisi içindeyiz. Bir kutu çikolata göndermiş olsaydınız alırdım. Nezaket göstermişsiniz ama bu hediyenizi kabul edemiyeceğim.” Kartı içine koyup traş makinesini özenle paketleyip iade ediyorum.

Zaman zaman düşünmeden edemem. Bu yaptığım çiğlik mi idi, yoksa doğrusu mu? Kararı sizler verin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder