26 Ocak 2009 Pazartesi

Geçmişte bir sayfa - Murat Gökdemir

Geçmişte bir sayfa
Murat Gökdemir

Eğer yapmayacağınızı düşünüyorsanız, haklısınız yapamazsınız
Henry Ford

Bu yazıyı ele aldığım günlerde, ABD’nin IRAK’ a saldırı hazırlığı ve savaş tamtamları yapılmaktadır. Şubemizin şantiye anıları üzerine bu yazıyı ele alırken geçmişe dönmek gerekti; 1970’li yıllarda (1976) Erzurum’da, Bayındırlık Bakanlığı’na bağlı olan Yapı İşleri Bölge Müdürlüğü’nde çalışmaktayım. Yine bu yıllarda doğu sınır kapıları olan komşu ülkelerden İran’a açılan Gürbulak kapısından söz etmek istiyorum...

Ağrı iline bağlı Doğubeyazıt ilçesinden geçerek gidilen Gürbulak gümrük kapısından geçmek için sıra bekleyen ve kilometrelerce kuyruk oluşturan tır ve kamyonları görmek her zaman mümkündü. Şahsen ben her zaman bu yöreye göreve gittiğimde, araçların (günlerce) bekleyerek oluşturduğu bu kilometrelerce kuyruklara hep tanık olmuşumdur. İşte o günlerin, böylesine yoğun, ticaret trafiğinin neden olduğu etkendir ki; adı geçen gümrük kapısına ikinci bir araç geçiş yolunun ( Kapı ) açılması gerekiyordu. Hani bir söz vardır! “ Emir büyük yerden geldi” gerçekten bize emir verildiğinde; yazı yüksek katlarda cumhurbaşkanlığından gelmişti. Dönemin cumhurbaşkanı Fahri S. Korutürk bir fiil ilgileniyor ve zaman zaman telefonla bilgi alıyordu.

Yukarı katlarda bunlar olurken, biz neler yaşıyorduk kime ne? Zaman kış, inşaat mevsiminde değiliz. Hele Doğubeyazıt’da iseniz hava sıcaklığının sıfırın altında eksi bilmem kaç dereceye düştüğünü söylemeye bilmem gerek var mı? aylardan Ocak veya Şubat...Erzurum’da bu görev bize verildiği zaman Yüksel ve ben bir araya gelerek bir çalışma yöntemi, daha doğrusu işin yapılacağı yer olan Gürbulak’a gidiş-geliş yöntemi üzerinde konuşmaya başladık. Çünkü Bölge Müdürlüğü’nde; haydi denildiğinde araç bulunamazdı, bulunduğunda ise yollar kapalı olabilirdi. Neyse, bir iki gün içinde görevlendirme işlemleri tamamlandı ve Yüksel’e (Yüksel KARSU İnş. Yük. Müh.) birlikte, araç kurumca temin edildikten sonra bir kış sabahı yola koyulduk. Önce Ağrı’ya buradan da ilişkiye geçmemiz gereken Ağrı valisi ve Bayındırlık Müdürü ile görüşüp inşaat yerine, sınır kapısına geçmemiz söylendi. Gerekli girişimlerde bulunarak bilgiler alındı ve yöntemler belirlenerek çalışma hazırlıklarına başlandı. Önce işin yapılma şeklinin “Emanet Komisyonu” marifetiyle yürütüleceği belirlendi. Yani işi, bizlerin fiilen yürüteceğimiz anlaşıldı. Demek ki biz bu karlı yollarda ve geçit vermeyen Tahir dağından daha çok gidip gelecektik...

İş başa düştü ya! Gidip yerinden neler yapılacağına bakıldıktan ve bazı röleve projelerinin hazırlanması kararları verildikten sonra birkaç gün içinde tekrar buluşmak üzere işyerinden ayrıldık. Artık nelerin yapılacağı belirlenmiş, yıkılacak ve yapılacak yerlerin röleveleri hazırlanarak bir aşamaya gelinmişti... Daha önceden belirlendiği gibi Danışma bürosu olarak kullanılan müstakil ( information ) kısım yıkılarak ikinci bir taşıt kapısı açılacak. Bazı yıkım işleri bittikten sonra; beton dökümünden tutunda duvar yapımı ve sıva işlerine kadar bir çok iş yapılacak. Yukarıda da yazdığım gibi mevsim kış, hava çok soğuk, eksi 15 ve 25 dereceler arasında değişiyor.

Çalışa tamamen açık sahada yapılmaktadır. Böyle olunca şantiyede bazı önlemlerin alınması gerekiyordu. Biz de oturduk neler yapılacağını kararlaştırdık. Bu şantiyede işlerin yürütülmesinde en büyük payı, dolayısıyla Ağrı’da bulunması nedeniyle yükün çoğunu o zaman Bayındırlık Müdürlüğü görevini yürüten arkadaşımız İnş. Müh. Ahmet KAYA’ya düşmekteydi. Ben, Yüksel KARSU ve Ahmet KAYA çalışacak ustaları yanımıza alarak; kış koşullarında nasıl beton hazırlanacağını, ne tür önlemlerin alınacağını, soğukta betonun priz tutmasının sağlanmasını hem anlatıyor, hem de tarif ediyorduk. Usta ve işçiler doğuda kışın inşaat işleri yapmadıklarından ( şantiyeler tatil edildiğinden ) beton ve harç hazırlanmasına soğuk bakıyorlardı. Kendilerine harçlara katılacak suyun, kesinlikle ısıtılarak katılacağını söylediğimizde biraz da şaşırarak yüzümüze baktıklarını hiç unutmam!.. Hemen bize söyledikleri “ O zaman bir ocak kurmamız ve yakacak bulmamız gerekiyor”. Bu sefer biz şaşırarak yanıtlıyoruz;” Merak etmeyin size bütün malzemeleri sağlayacağız.”

Bütün bunlar yapılırken çok da rahat değiliz. Bir taraftan Ağrı valisine, kendi amirlerimize dolaysıyla Bakanlık ve Cumhurbaşkanlığı’na işin seyri hakkında bilgileri, raporlayarak vermekteyiz. Biz Doğubeyazıt’ın o soğuk ayazlarında, dışarıda çalışan işçilerin, hem su ısıtmak, hem de ısınmak için yaktıkları ocaktan ısınmaya çalışarak işi bitirmeye çalışıyoruz. Çoğu zaman da kapağı Gümrük Müdürü’nün odasına kendimizi artarak ısınma ve dinlenme gereksinmemizi gideriyorduk. Güzel olan yanı; o zaman piyasada bulunmayan bazı tekel maddelerini gümrükten rahat temin edebiliyorduk. Üstelik piyasadan ucuz olması ve temin edilebilmesi bize bir ayrıcalık gibi gelirdi.

Erzurum’dan, Ağrı’ya oradan da Doğubeyazıt’ın Gürbulak sınır kapısına Yüksel’le birlikte çoğu zaman sabah çok erken bir saatte ( sabah 05:00-06:00 ) yola çıkar, gece geç saatlerde dönerdik. 20’li yaşlarımızı sürdüğümüz o sıralarda ideal genç mühendisler olarak yorulmayı, yakınmayı ve soğuk havayı düşünmeden büyük bir heyecanla şantiyelere giderdik. Benim bu anlattığımın dışında Ağrı’dan ayrı olarak Kars ve Erzurum merkez ilçelerinde de birçok şantiyelerimiz bulunmaktaydı. Bir gün yine bu iş hakkında Ağrı valisine (Adnan Darendelioğlu) bilgi verirken; bizi sevindiren, sevindirdiği kadar da kıvanç duyduğumuz şu sözü verdi: Benimle Yüksel’e dönerek takdir duygularını da belirterek “Sizi bu yazın bir haftalığına İran’a gezi yapmak üzere Pasavan (*) verip göndereceğim. Gider Tahran’ı görür gezersiniz...” 1976 yılının yaz ayları geldiğinde iş çoktan bitişti. Ben o yazın Erzincan Bayındırlık Müdürlüğü’ne atandığımdan; Yüksel ise kısa dönem askere alındığından; sayın valinin vermiş olduğu sözünü biz tutamamış olduk...

(*) Pasavan: Sınır ili valisince, sınır dışına kısa süreli yurttaşlar için düzenlenen izin belgesi.

İnş. Müh. Murat GÖKDEMİR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder