26 Ocak 2009 Pazartesi

Moskova Türkiye Büyükelçilğini yaparken - Firüzan Baytop

Moskova Türkiye Büyükelçilğini yaparken


Moskova’da ilk işimizi bitirip, Leningrad’da Su arıtma işimize başladığımız sıralarda, 1991 Mayıs ayında, Moskova’da Türkiye Büyükelçiliği inşaatını üstlendik. Bir yapı hurdasını prestij binası haline getireceğiz. Şantiye şefi bize STFA’dan gelen Ziya Alav. Huyunu, suyu-
nu karakterini hiç bilmiyoruz. Yardımcısı mimar Ersoy Yeşilyurt ve tüm teknik kadroyu kendisi bulup getirmiş, hiç birini tanımıyoruz. İnşallah sonu iyi olur.

Bir taraftan bina arsasının etrafını çevirip, şantiyeyi kurmaya çabalarken o zamanki Moskova Büyükelçimiz Volkan Vural ile proje üzerinde görüşüyoruz. Bir “ Büyükelçi” ile ilk defa karşılaşıyor, ilk defa konuşuyorum. Karizmatik, otoriter ancak iyi niyetli bir insan. Biri hariç, inşaatla ilgili işlerde bize çok yardımcı oldu.

Bina, dört bir yanı ortasında girintileri olan kare planlı, 6 katlı geniş alanlı yığma bir yapı. Rus taşeron çevre duvarlarını çelik kolon ve çemberlerle kısmen takviye edip bina içini, döşemeler dahil hemen tamamen sökmüşler. Yıkımı tamamlamak için içerde bayağı korkarak çalışıyoruz. Binan bütün döşemeleri doğal olarak betonarme olacak. Ancak burada bütün bölme duvarları da betonarme perde. Aşağıdan yukarı tüm imalâtı ta tepeden ya da pencerelerden malzeme sokarak yapacağız. Bir de binanın bodrumunda garaj ve sığınak isteniyor. Mevcut kısmî bodrumun yüksekliği az, artırmak gerek. İyi de bodrumu bir metre daha kazmak için temel derinlikleri de yetersiz. Bütün temelleri derinleştirmek gerek.

Bütün bu inşaat zoruluklarına ek olarak betonarme perde duvarları hem yer ziyanı, hem de ilerki değişiklik ve oda birleştirmelerini olanaksız kılar. Mevcut binanın hiç bir mimari özelliği ya da bezemesi yok. Bu hurdayı tümüyle yıkıp, aynı karakterde ve betonarme karkas olarak yeniden yapmayı öneriyorum. İşi Bayındırlık Bakanlığımız adına kontrol eden Yılmaz Topkara, proje değişikliği ve onanması çok uzun sürer diyor. Volkan Vural ilk kez bize yardımcı olmuyor, bu binayı almak için uzun süredir uğraştıklarını, binayı yerlebir edersek mahalleli burada yeniden bina yapılmasına karşı çıkabilir diyor. Ruslar’da bu görüşe katılıp, ayrıca binanın tarihsel hüviyeti var ( yüz yıllıkmış ) deyince, binayı yıkma ve yeni proje teklifim yatıyor. Çaresiz mevcut projeye göre devam edeceğiz. Binanı çevre duvarlarını ikişer metrelik boylarda askıya alıp, temelini kazıyor betonluyor ve böylece iki ayrı yönden çalışarak dört ayda tüm temel derinleştirmesini tamamlıyoruz. Bir taraftan da bodrum tavanını döküyoruz. Bundan sonrası daha kolay. İki yılın sonunda Büyükelçiliği yüzümüzü ağartan bir kalitede tamamlayıp teslim ediyoruz.

Ruslar mühendislikte kuramsal olarak çok ileriler. Pek çok güzel kitapları, her konu için çok detaylı prosedürleri var. Ancak uygulamalarda çok formalistler, işleri ağırlaştıran bürokratik formaliteleri de çok fazla. Kendi uygulamalarında ise o kadar başarılı değil, bir hayli özensizler.

İnşaatın etrafını çevirirken bir yerde, içerde trafiğimizi güçleştirecek, bir üçgen girinti vardı. Yan tarafı bakımsız bir ağaçlık. Hududu düz olarak geçirelim istedik, nasıl olsa geçiçi. “Aman dediler”, haritayı açıp gösterdiler, “ Tam 27 imza var, değiştirmek aylar sürer” 10-15 gün sonra biz kendimiz düzeltiverdik. Öte yandan biz işimizi bitirdikten sonra Ruslar binanın önündeki yolda bir yeraltı boru yenilemesi yaptılar. 4m. Derinlikteki kanalın yanında Ø 400mm. çaplı boruları siyah plastik bandlarla bir güzel sardılar, kanala bir altlık sermeden döşeyip üzerine de bir ince malzeme sermeden kamyon kamyon taşlı toprağı doldurdular. Sıkıştırma falan yok. Bir kaç gün sonra da üzerine çamur gibi bir beton döküp asfalt kapladılar. Üstelik bütün bu işleri işçiler, kendi mühendislerinin gözleri önünde yaptılar. Özensiz demekte haksız mıyız?

İş sonunda verilen davette, İran İslâm Cumhuriyeti yetkilileri bizim işimizdeki kalite ve güzelliği görünce kendi Büyükelçiliklerinin inşaatını da bize verdiler. Ne güzel değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder