26 Ocak 2009 Pazartesi

Büyük söylememeli ! - Firüzan Baytop

Büyük söylememeli !


1966 yılında benim iş bitirme belgelerim’e istinaden alınan 80 milyonluk A-grubu müteahhitlik karnesi ile “TÜM Tesisat ve İnşaat Ltd. Şti” adına ilk taahütlerimizi aldık. SSK’nın 225’er yataklı Elazığ ve Balıkesir hastaneleri. İstanbuldan daha önce tanıdığım iki inşaat taşeronuna taahhütlerin kaba inşaatlarını veriyor, hızla inşaata girişiyoruz. Taşra’da, daha önce Adanalı esas müteahhidinden temlik yolu ile devralınan, Sağlık Bakanlığı 200 yataklı Devlet hastanesi ile birlikte üçe çıkan hastane taahhütlerimiz için Adana- Balıkesir- Elazığ arasında dolaşıp duruyorum artık.

Balıkesir şantiye şefimiz Mesut Özen aslen Balıkesirli. İTÜ’den sanırım Garih beyin sınıf arkadaşı. Babacan, hoşsohbet, iş bilir bir mühendis. Onunla kısa zamanda iyi arkadaş olduk. Balıkesir’de herkesi tanıyor, işimizi de çok iyi yürütüyor. Adana işimizi bir önceki yazımda biraz anlatmıştım, tatsız. Elazığa gelince, şantiye şefimiz Çetin iyi bir arkadaş ama hem çok ağır hem de ilgisiz. Bir yıl sonra işten alıp yerine genç, yardımcısı Hilmi’yi getiriyoruz, işler bir miktar düzeliyor.

Hastane inşaatı zor iş. Balıkesir ve Elazığ’ı ilk heves, fazlaca kırarak almışız. Adanaya gelince, hem tahsisatı 3 yıla bölünmüş, hızlı çalışsanız bile yılın yarısında tahsisat bitiyor, boş bekliyorsunuz, hem de ayrıca esas müteahhide temlik için bir bedel ödemişiz. Her üçünü de hemen hiç kârsız (aşağı yukarı her birinden %2,5 gibi bir kârımız oldu. Oysa bir müteahhit yaptığı bir işten en az %12 kâr etmelidir.) bitirdik. Karar veriyoruz, bir daha asla hastane işi almayacağız. Ve bu karara hemen de 30 yıl uyduk. Ta ki Kazakistan/Çezkazgan’da bir hastane kompleksi ve ülkemizde Isparta Süleyman Demirel hastanesini alana kadar. Ne ki ikisi de eksiltme değil Dolar üzerinden teklif verme esaslı ihale idiler. Bir de tabii Sayın Demirel’in ismi var.

Kâr etmedik ama birincisi, Balıkesir’de işle birlikte kesin hesapları da bitirdik ve bu yöntem bundan sonra şirketimizde kurumsallaştı. İkincisi sanırım daha önemli, yaptığımız iş sağlam ve güzel oldu. Mesut bey Ankara’dan, birde güzel “iş bitirme belgesi” değil, “teşekkürname” getirdi. Bir süre sonra Balıkesir’de Seka kâğıt fabrikasında yeni bir taahhüdümüzde yaralanan bir işçimizi arkadaşlarımız bu hastaneye götürmüşler. Başhekime de çıkıp 15 yıl önce hastaneyi bizim yaptığımızı söyleyince başhekim Proje müdürümüz Nebhan Doğruman’ı hararetle kucaklayıp teşekkür eder: “Bunca hastanede çalıştım bunun kadar güzel yapılanını görmedim, helâl olsun” diyerek. Mutlu olmaz mısınız?

Işin sonuna doğru da maalesef büyük bir acı yaşadık. Şirketimiz muhasebe müdürü Orhan Kurt’u Balıkesir’e giderken bir otomobil kazasında kaybettik. Orhan bey Gönen’li idi. Arada bir şantiyede muhasebe işlerini denetlemeye gider, bu vesile ile memleketini de ziyaret ederdi. Yazık oldu. (Halen iki oğlu Alarko-Alsim’de çalışıyorlar). Sonradan kaza raporunu gördüm. Yazıyordu ki, “arabadaki rakı şişesi kırıklarından Kurt’un içkili olduğu anlaşılmaktadır” ve 8/8 kusur ondadır. Bre insafsızlar, kırılan şişelerin ağızlarının kapalı olup olmadığına bakmaz mı insan? Tam bir eyyamcılık, ölen ölmüş, bari yaşayanı kurtaralım! Allah günahlarını affetsin.

Bu kaza kısmen de olsa şirketin bünyesini değiştirdi, biz üst düzey yöneticilerine de yeni olanaklar sağladı.

O sıralar Alarko Limited şirketten, Anonim şirkete dönüşmüştü. Anonim şirketlerde yönetim kurullarının en az beş kişi olması gerekiyor. Alarko yönetim kurulu da, Garih bey ve eşi, İshak bey ve eşi ile küçük bir hisse sahibi Orhan Kurt olarak beş kişiden oluşmuş idi. Orhan beyin vefatı ile kurul dörde düşünce yeni bir yapılanma gerekti. Bir kaç gün sonra Garih ve İshak beyler 8-10 üst düzey yöneticiyi, 1000’er liralık bedelsiz hisse vererek, kurucu üye yapmayı önerdiler. Teker teker aynı şeyi düşünmüşüz, toplanınca da aynı sonuca vardık. Isimlerimizi bukadar ucuza satmayalım. Ve nezaketle bu teklifi geri çevirdik. Az sonra düşüncemize hak verip, bu kez bizlere bedeli karşılığında 60 ile 200 bin liralık hisse senedi verme önerisini getirdiler. Bedelini de bir yıl içinde taksitlerle ödeyecektik. Güzel öneri idi, bu kez teşekkürlerle kabul ettik.

Bazen bir kişinin felâketi, bir başkalarının saadeti olabiliyor, ne tuhaf.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder