26 Ocak 2009 Pazartesi

Hulusi beyin incileri… - Firüzan Baytop

Hulusi beyin incileri…


Seka Dalaman su işimiz devam ederken Seka’dan bir de aynı fabrikanın “Fabrika Boru Donanımı” işini aldık. 1970’lerin parası ile 45 milyonluk, büyük sayılan bu iş, Alarko’nun “Tesisatçılık” tan artık “Tesis müteahhitliği” ne geçişi demek oluyordu.

Su işini aldığımızda şantiye şefliğine Ömer Özer Uysal getirilmişti. Ancak boru donanımını da alınca iş büyüdü. Boru’ya da yeni bir arkadaş alınacak. Her iki işin başına da, şantiye müdürü olarak Hulusi Damgacıoğlu geldi. Ama Ömer bey bir Alarko şantiyesinde ikinci adamlığa düşüşünü uzun süre kabullenemedi.

Ben de Hulusi beyi yeni tanıyorum. Sonraları birbirimizi çok sevdik. Sevimli, konuşkan, hoşsohbet bir kişi idi. Bir gün şantiyede dördümüz konuşurken konu gene şefliğe/müdürlüğe gelip Ömer bey “Ben bu şantiyenin şefiyim, benim işime kimse karışamaz” deyince Hulusi bey, (Onun bir de otoriter kişiliği olduğunu görüyorum, bir süre önce de Hitler ve Nazi hayranı olduğunu gördüğüm gibi) kısa bir tartışmadan sonra, yumruğunu masaya indirip “Arkadaş bir şantiyede tek kumandan olur. Ya sen, ya da ben…” deyip toplantıyı terkedince ben de hemen Seka postanesine koşup şirketi aradım ve olanları taahhüt işleri yetkilisi Güner Koçel’ e anlattım. Sonrasında Güner bey sorunu nasıl halletti bilemiyorum. Ama Ömer bey su şefi ve Hulusi bey’de şantiye müdürü olarak devam ettiler.

Hulusi beyin entreresan benzetmeleri vardı. Bir tanesini bir sonraki anımda anlatacağım, “Sözleşme un çuvalı gibidir, silkeledikçe tozu çıkar” sözü yani bir sözleşmeyi dikkatle incelerseniz, kendi çıkarınıza pek çok şey bulabilirsiniz. Bir başkası, çoğu taşeron görüşmesinde, yaptıkları ya da yapmadıkları bir iş hususunda, idarenin Alarko’yu sıkıştırmasında kendisinin de onları sıkıştıracağını söyler ve hemen eklerdi “Güneş çarığı sıkar, çarık da ayağı…”

Su işinde elektrik ve otomasyon taşeronumuz Simko idi. Şantiyeye ara sıra, yaptıkları işi kontrol ve de kimi sorunları görüşmek için Nebhan Doğruman isimli bir mühendisleri gelirdi. Bir gün şantiyede üçümüz, dördümüz konuşarak, şakalaşarak dolaşıyoruz. Bir ara Hulusi bey bizimle bir hizada yürüyen Nebhan beye dönüp “Sen taşeronsun, üç adım geriden geleceksin” demez mi? Nebhan bey Hulusinin şakacılığını bilmez, tabii bozudu ama kibar çocuktur, ses etmedi. Aradan 2-3 yıl geçti, biz Boğaziçi köprüsü ve çevre yollarının aydınlatılmasının inşaat işlerini ana müteahhit Simko’dan aldık. Allahın adaleti, bu kez biz Simko’nun taşeronuyuz. Ne ki o sıralar Nebhan bey Simko’dan ayrılıp bize geçmişti, Hulusi’den acısını çıkaramadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder