26 Ocak 2009 Pazartesi

Kuyucu Mehmet Usta - Firüzan Baytop

Kuyucu Mehmet Usta

Dalaman’da Seka Kâğıt Fabrikasının “Su temin, İsale ve Arıtma” işimizde dört adet Keson kuyu açılacak. O güne kadar bildiğimiz keson kuyu en çok bir metre çapında ufak tefek şeyler. Üstte bir çıkrık, ucunda bir kova, kuyunun içinde bir işçi toprağı oyup kovayı dolduruyor, üstteki de çekiyor. Altı boşalan keson bileziği çöktükçe üstten yenisi ekleniyor. Buradakiler ise 4m. iç çap, 50 cm. et kalınlığında alâmet betonarme yapım. 14m. derinlikte ve de tamamen su içinde üstelik…
Taşeronumuz Mehmet Usta adında ince uzun bir karadenizli. Yakın yerlere kullandığı bir bisikleti, bir de eski model mersedesi var. Geldi bir kuyu başına çadırını kurdu. Bir klemşel vinç getirdi. Keson içini bu vinçle boşaltıp işleri bir güzel yürütüyor.
Bir gün kendisi yok, adamları çalışıyor. Bir düşeylik kontrolu yapayım dedim, ne göreyim?!.. Daha yarı derinliğe inmeden keson 10 cm. kadar sağa yatmamış mı? “Aman durun, şurdan kazın, burdan kazın; soldan, soldan kazın” diye ortalığı velveleye veriyorum. Ama keson düzelmek bir yana daha fazla sağa yatmaz mı? “Durun” diyorum. “Çabuk Mehmet ustayı bulun.” ve işi durduruyorum.
Ertesi sabah erkenden kuyu başına gittiğimde adamların normal çalıştıklarını, Mehmet ustanın da sakin, sessiz çayını içip sigarasını tüttürdüğünü görüyor, heyecanla soruyorum:
“Ne oldu eğrilik?”
Gülümseyerek cevaplıyor, bisikletini göstererek:
“Çeson ha bu bisutlet cibidur. Ne yana yattuysa o yandan kazacuysun.” Gene gülümsüyor, keyiften mi?, cahilliğimize mi?, bilemiyorum.
Nur içinde yat Mehmet usta.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder