26 Ocak 2009 Pazartesi

Bir Bilim Adamının Romanı Mustafa İnan - Oğuz Atay

Sistemin gerisindeki matematik düzen

"Sistemi anlamak için" dedi profesör, "Daha doğrusu, sistemin gerisindeki matematik düzeni anlamak için, formüllerin gerisindeki matematikçiyi, onun nasıl düşündüğünü sezmek gerekiyor. Bunu öğretmiyorlar size; belki liseden sonra da öğretmiyorlar, hiç öğretmiyorlar. Matematikçinin neden ve nasıl düşündüğünü hiçbir zaman bilmiyorsunuz belki.

"Matematiği bir takım uzun ve yorucu işlemlerden ibaret gördüğünüz için de bilim çekici gelmiyor size. Sayıların ve eski Yunanca harflarin gerisinde canlı ilişkiler olduğunu sezemezseniz, sayılarla hayatın arasındaki ilişkiyi göremezseniz, matematik ve dolayısıyla fizik çalışmanın tek amacı sınıf geçmek olur"

Hayata atılanlar ne yapıyorlardı?

Üniversiteye asistan bulmak kolay olmuyordu. Üniversitede kalmak, hayata atılmamak gibi görülüyordu. Peki hayata atılanlar ne yapıyorlardı? "Düşünme yeteneğini gittikçe kaybettiğimi hissediyordum" diyor bunlardan biri, "karşıma çıkan meselelerin, öğrendiklerimle hemen hiç ilgisi yoktu; bunların hakkından gelmek için öyle uzun boylu düşünmeye ihtiyaç yoktu, yalnız koşuşmak gerekiyordu. Böylece en az düşünen insanlardan biri oldum zamanla"

Düşünmek...

"Düşünmek, ilmi araştırmalar sonunda sabit olmuştur ki en çok enerji (kalori) sarfedilmesi icap eden fiziki bir olaydır. Bu enerjiyi bulamadığı için veya sarfetmek külfetine doğuştan istekli olmayan insan yavrusu ise, böyle bir işe karşı daima tembellik içindedir. Her frsatta ondan kaçmak yolunu bulur. Onun için, düşünme sporu ile bu işe alıştırılması ve düşünme sanatını öğrenmesi gereklidir."

Tatbikatten ilim adamı sorumlu değildir

"Tatbikatten ilim adam sorumlu değildir. Teknik buluşlar, iki yönlü, insanlık hayrına veya zararına kullanlabilir. İlim adamı güdümlü bir araştırma yapamaz. İmin gayesi gerçeği aramaktır."

Problemleri doğru kurabilmek

"Çocuklarmıza durmadan tekrarlıyoruz: Muhakkak yabancı dil öğren! "Düşünmeyi öğren!" derseniz bir hakaret oluyor. Düşünmeyi öğrenmek de, herhalde yalnız düşünmenin kanunlarnı bilmek değildir. Belirli problemleri çözebilmek için elbette belirli bilgileri öğrenmek gereklidir; fakat bence önemli olan, asıl güçlük, problemleri kurmaktır. Çoğumuz problemleri yanlış kurduğumuz için, daha baştan çözümsüzlükle karşılaşırız."

Matematik düşünme sanatını sembolleştirir

Matematik, düşünme sanatını sembolleştirir. Bugün mantık da matematik esaslara göre düzenleniyor. Boole cebri buna örnektir. Matematik, düşünmede ekonomi sağlar. İlim tarihi bize göstermiştir ki, basit ve sarih fikir, daima muğlak ve karışık fikre galip gelmiştir."

Mühendislerle doktorlar

"Mühendisler henüz cemiyete tam yaklaşamamışlardır. Doktorları düşünün: bir toplantıda, bir mecliste bulunanlar doktora hemen dertlerinden, hastalıklarından bahsederler. Aynı toplantıda bir mühendiste bulunsa, kimsenin aklına evinin duvarındaki çatlaktan yahut zemindeki rutubetten bahsemek gelmez; kimse, bu dertlerin de bir mühendise danışılacağını düşünmez."

Bütün yazarlar matematikçidir

Bütün yazarlar matematikçidir; çünkü dil bir matematiktir...."Çevremizdeki Evren"i inceleyen Sir James Jeans'in dediğine göre "Tanrı bize matematikçi olarak görülüyor"

Bilgi eksikliği

Faydasız ve lüzumsuz bilgilerle kafayı yükleme konusu yersizdir. Birçoklarımız yalnız salim bir kafayla her şey hakkında fikir yürütülebileceğini zanneder. Halbuki bilgi eksikliği ekseriya yanlış sonuçlar verebilir. Evet aklı selim lazım, fakat barut gibi de bilmek gerekli."

Şarlo ve Einstein

"Peki insanlar meşhur bir mukavemetçinin ne işe yaradığını anlayabilir mi? Derler ki meşhur fizikçi Einstein, bir toplantıda Şarlo'ya 'Siz büyük bir adamsınız' demiş, 'Herkes sizi anlyor, herkes size hayran.' Şarlo, 'Siz daha büyüksünüz' diye itiraz etmiş: 'Size herkes, hiç anlamadığı halde hayran'

Dünya barışına nasıl hizmet edebiliriz?

2. Cihan savaşından sonra, iyice anlaşılmıştır ki dünya yüzünde gerçek barış, ancak milletler arasında mevcut ekonomik ve kültürel seviye farklarını gidermekle kabil olacaktır. Bu fikre uygun olarak ileri seviyede olan milletler, az gelimiş ülkelere yardımda bulunmuşlardır; ancak seviye farkının giderilmesi, balangıçta dış yardımdan temin edilse bile, zaman geçtikçe geri kalmış memleketler kendi imkanlar ile kalkınmak zorundadırlar. Bu içten kalkınma mecburiyeti için de, ilme tekniğe ve dolayısıyla onun adamlarına ihtiyaç vardr; kendi kabiliyetlerini durmadan kaybeden milletlerin, seviye farkını kapatmaları hiçbir zaman beklenemez, dolayısıyla da dünya barışına hizmet edilmiş olamaz.

Öfken bir işe yaramalı

Gerekince öfkelenebilirsin, haksızlığa karşı çıkabilirsin. Ama bu öfke bir işe yaramalıdır. Öfkelenirken, içinden kimseye kızmamalısın. Doğru bildiğin şeyler adına öfkelendiğini bilmelisin. Kendi adına ve kendini tatmin etmek için ayağa kalkarsan, duyarlı bir insan olarak sonra çok üzülürsün. Benim temkinli ve soğukkanlı olduğumu söylerler. Oysa ben de kızardım; ama insanlara değil, kavramlara soyut şeylere öfkelenirdim: Öğrencilerime değil, tembelliğe ve ikiyüzlülüğe ve frsatçılığa ve samimiyetsizliğe ve kopyacılığa kızardım."

Bilim uzun ve çetin bir yoldur

Bilim uzun ve çetin bir yoldur çocuklar. Bilimi yarı yolda bırakmayın, olur mu çocuklar? Oppenheimer gibi hissediyorsanız, bırakın yüksek binalaaarı başkası yapsın, büyük barajlaaarda başkası çalışsın. Bazılarına çok uzaklardan bile görünen yüksek yapılar kurmak çekici gelecektir. Bırakınız bu işleri öyleleri yapsın. Bazıları da insanları çalıştırmak, büyük teşebbüsleri idare etmek ihtirası ile yanarak kuvvetli olmak isteyeceklerdir. Bırakınız parayla da onlar uğraşsın. Sizin kuvvetli olmak gibi bir derdiniz yoksa, siz de Leonardo Da Vinci gibi "Kuvvet nedir?" diye merak ediyorsanız buyrun sizleri Mekanik kürsüsüne beklerim. Çünkü bazılarına göre "Kuvvet" para ile organizasyonun çarpımına eşittir; bize göre de kuvvet ivme ve kütleyi ilgilendiren bir büyüklüktür. Bu iki formülü birbiriile karıştırmayın olur mu çocuklar?

Bilimle uğraşırsanız nelere vaktiniz vardır?

Dürüst oluşumuda gözümde büyütmedim; bu bir bünye meselesidir. Bazı bünyelere doğru yoldan ayrılmak dokunur. Zaten bilimle uğraşırsanız, bu konularla fazla uğraşacak vaktiniz kalmaz. Başka bilginleri kıskanacak kadar bile vakti yoktur insanın. Ve başkalarından ne kadar üstünüm demeye hiç vaktiniz kalmaz. Başkalarının yetersizliğini görüp de sırf bu yüzden kendinizi beğenecek vaktiniz de kalmaz. Bununla birlikte, bir çok şey için vakit vardır. Bilimi sevimli göstermek için ne yapmalı? Bunun için de çok vaktiniz vardır. Öğrencinin kafasının içine nasıl nufus edilir için de vaktiniz vardır. Hele sizin gibi bilim adamı olmak isteyenlere yol göstermek için sonsuz vaktiniz vardır. Dünyada neler olup bitiyor, insanlık nereye gidiyor demeye çok vaktiniz vardır. Peki bütün bunlar için neden vaktiniz vardır? Çünkü salifüzzikir yani yukarıda belirtilen ve insanın boşuna vaktini almaktan başka işe yaramayan işlere hiç vaktiniz yoktur da ondan. Tabii bu arada isterseniz dinlenmeye, yaşamaya, insan gibi gezip eğlenmeye de vaktiniz vardır; günü birinde aklınızı kullanamayacak kadar yorulmak istemiyorsanız; bunlara da vaktiniz vardır. Yani sözün kısası kendi istediğiniz bir şeyi yapmaya, insanlara örnek olmaya çok vaktiniz vardır. Söylemeyi zait addediyorum, ama esaslı düşünmeye çok vaktiniz vardır, herşeyden çok bunu yapmaya gücünüz vardır.

Çok zorluklar yaşayacaksın, fakat....

Biliyorum bir çok zorluk yaşayacaksın. Hepsini şimdiden görür gibi oluyorum. Talihli olarak küçük bir burs bulsan bile yurt köşelerinde sürünebilirsin. Binbir güçlükle soğuk bir banyoda yıkandıktan sonra, arkadaşlarından utanarak havlular içinde büzülerek, yurdun tek sıcak yeri olan okuma salonunda çalışan arkadaşlarının arasında kurumak zorunda kalabilirsin. her sabah insanlarımızın balık istifi olduğu bir otobüste kendine ve resim tahtana bir yer bulabilmek için, sabah karanlığında yollara düşmek zorunda kalabilirsin. Hatta ısınmak için okul yerine kahveye gitmeyi bile isteyebilirsin. İşte bu durum ve şartlar altında bile her zaman amacının olduğunu gözden kaçırmamalısın. İnsanları etkilemek, insanlara söz geçirmek, sesini duyurmak istiyorsan, bütün bunları yapabilecek yetenekte olduğunu göstermelisin. Yoksa sonunda sıradan bir insan durumuna gelirsen, kimse senin kötü şartlar altında bu duruma düştüğünü düşünmez, kimse sana gençliğinde iyi beslenemedin diye, sırf bu yüzden itibar etmez. Bir gün gelir de kendini gösterebilirsen, sen bütün bu zorlukları yaşamış olduğun için, bu zorluklara çare bulmak için herkesten daha gerçekçi davranabilirsin. Yok, eğer sen de acı çekme sıramı savdım, artık öğrecilerim üzülsün, asistanlarım çanta taşısın, doçentlerim olduğu yerde saysın diye hissedersen sana da herkese de yazık olur. Hissedersen diyorum, böyle acıklı bir duruma "düşünme" adını veremiyorum çünkü.....

Hiçbir zaman mazeretin olmamalı

İşte delikanlı, ilkokul sıralarından başlayarak "kendi bacağından asılan koyun" felsefesi ile yetiştirilenlere asla itibar etmeyeceksin. Onların arasından ülkeye yararlı birinin çıktığı görülmedi. Çıkarcıların sana hiç bir zaman engel olamayacağını bileceksin. İşte bu durumlar ve şartlar altında endişelere kapılmadan önce ne yapılabileceğini düşüneceksin. Ve hiç bir zaman düzen bozukluğunu mazaret göstermeyeceksin. Başarısızlıklarını bozuk düzenin sırtına yüklemen belki seni ferahlatır, fakat kurtarmaz.

Yukarıdaki metnin tamamı Mustafa İnan'ın öğrencisi Oğuz Atay'ın "Bir Bilim Adamının Romanı" adlı eserinden alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder