26 Ocak 2009 Pazartesi

Mutfak mı yok, kapısımı? - Firüzan Baytop

Mutfak mı yok, kapısımı?


İstanbul/ Maltepe, Dragos tepesindeki kooperatif inşaatı bir hayli zor bir uygulama idi. İnşaat toplam 49 adet 1-3 katlı ve 10 tip konuttan oluşuyordu. Bunlar yanyana olsalar iyi de, bizimkiler kurra ile koca tepenin dört bir yanına serpiştirilmiş idiler, araları 200-300 metre olarak…
Sabahın köründe karanlık çökene kadar çalıştığımızdan –inşaatımız hemen de şehir içinde olmasına karşın- hepimiz genelde basit şantiye barakamızda yatıyoruz. Sabahleyin erkenden önce ufak tefek büro işlerini hallettikten sonra, saat 9 gibi kocaman araziye yayılmış binaları, başımda bir kasket (ozamanlar baret falan yok), elimde defter ve kalem, belimde bir metre, dolaşmaya başlıyor, notlar alıyor, içinde çalışma olanlarda işçilere (o zamanlar formen gibi, tekniker gibi mimar-mühendis yardımcıları da yok) işleri çaresiz bizler tarif ediyoruz. Arazi çok geniş,. her bir binaya ancak 5 dakikalık bir zaman ayırabiliyoruz. Artık o kısacık sürede ne görebilir ne anlatabilirsek. Saat 13’e doğru yemek için şantiye binasına nefes nefese dağdan iniyoruz. Aman önce bir bardak su…

Bir gün kaba inşaatı bitmiş bir binayı geziyorum. Zemin katta bir salon/yemek odası ile bir WC. bir de mutfak olması gerek ama mutfağı bulamıyor, bu bir başka tip bina mı yoksa diye dışarı çıkıp etrafını dolanıyorum. Mutfak penceresini görüyor biraz ferahlıyorum. Demek ki duvarcı dikkatsizliğinden mi?, daha sonra anlatacağım ozalit kopyaların kalitesizliğinden mi? kapıyı atlatıp, duvarları örüp pencereden çıkıp gitmiş. Kendisinden hesap sorulacak diye kimseye de söylemiyor.

Bu olay şantiyelerde mimar ve mühendisler ile ustalar arasında bir ara eleman gereksinimini ve de mimar ve inşaat mühendisleri olarak uygulamaları, işçiye iş üzerinde tarif zorunluğunu bilincime yerleştiren ilk ve önemli bir şantiye deneyimi olmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder