26 Ocak 2009 Pazartesi

Şeflik beklerken… - Firüzan Baytop

Şeflik beklerken…


Ataköy plajı temel atma töreninden sonra, Emlak Bankası inşaat müdürü Mitat Erçetin bana “Ataköy 1. Kısım inşaatını yapabilir misin?” diye sormuş, “elbette” demiştim.

Ancak Emlâk bankasının Ankara ve İstanbul grubu (ki o zaman Levent 4. kımını inşa ediyorlardı) fikir aykırılığına düştüler. Bir grup beni istiyor, öbür grup, özellikle Levent Kontrol şefi Hakkı Uraz kendi muavinini istiyor, tartışma sürüp gidiyor. Bir gün Emlâk bankası İstanbul şube müdürü Yahya bey bana geldi. “Şantiye şef yardımcılığını kabul edermisin?” diye sıkıntı ile sordu. Beni severdi. Bu iş iki grubu daha fazla sıkıntıya sokmasın diye “Peki” dedim. “iki aklı başında adamız, herhalde bir problem çıkmaz”. Yahya bey bir sevindi, bir ferahladı. Yıl 1957’nin sonları idi.

Büyük hata etmişim. Şef tayin edilen Armağan Sökmen kendi sınıf arkadaşlarını şantiyeye doldurdu. İyi çocuk da hiç birimize bir şey sormadan, benimle hiç bir konuyu tartışmadan şantiyeyi sadece kendi kafasına göre yönetiyor. Olmayacak adamlara olmayacak işleri, çıkmayacak fiyatlarla veriyor. Ancak 10 ay dayanabildim.

Sonunda çok düşük fiyata aldığı için ziyan edip işi bırakan bir taşeronun işini daha düşük bir fiyatla bir başka taşerona vermez mi? Bu düpedüz adam kandırma. Aslında maliyetleri yeterince bilmediğinden en düşük fiyatı bile daha aşağıya zorluyor. 1958 Ağustos’unun sonu idi. Tartıştık ve şantiyeyi terk ederek hemen yanımızdaki, benim yapmış olduğum plaja giderek kendimi sırtüstü sıcak kumlara bıraktım.

Az sonra tepemde bir nefes hissedip gözlerimi açtığımda tepemde tanıdık bir plaj görevlisini gördüm. “Bey” dedi “Medeni Berk bey telefonda, seni istiyor” Kalkıp plaj müdürünün odasındaki telefona gittim. Telefonda Medeni bey “Füruzan” dedi (O da rahmetli hocam Asım Mutlu gibi bana Firuzan değil Füruzan derdi) “Yarın sabah, Bursa imar plânı ile ilgili olarak italyadan Prof. Piccinato geliyor. Onu karşılayıp Bursa’ya götüreceksin. Bursa’da kurulu imar büromuzda yanan Bursa çarşıları yerine yapılacak 900 adet yeni dükkânın plânları hazırlandı. Sen hemen inşaata başlıyacak, üç ayda da bitireceksin” diyor. “Haydi göreyim seni.”

Ataköy 1. Kısım şantiye şef yardımcılığından kurtulmanın sevinci ile hemen daha önce Atatürk bulvarı blok apartmanı ve Plaj inşaatında beraber çalıştığım iki inşaat bir tesisat taşeronu ile iki gün sonra Bursada buluşmak üzere sözleşip, Timlo’ya bilgi verip akşama da Piccinato’ya hitap edeceğim bir iki İtalyanca sözü ezberleyip yatağa giriyorum. Ancak uyumak ne mümkün?

Ertesi sabah eski şantiyemin Rus jeep’i ile havaalanına gidip Piccinato’yu karşılıyorum. “Buon giorno professore Piccinato, io sono architetto Baytop da Ataköy…Come sta?…Buonvenuto a Istanbul*.” Devamında ingilizce olarak yol boyu şundan bundan konuşarak Bursa’ya varıp kendisini Emlâk kredi bankasındaki proje bürosuna teslim ediyorum. Sonra emanet komisyonu olarak beraber çalışacağımız banka müdürü Fahir Tezcan ve banka teknikeri ile tanışıyor, çalışma programımızı hazırlayıp teklif alacağımız taşeron ve malzemecileri saptıyoruz. Ben de hemen teklif alma şartnamelerini yazmaya başlıyor, akşam da kalacağım Çelikpalas’a taşınıyorum.

Bir gün sonra şartnameler tamam. Teklif vermeleri için İstanbuldan davet ettiğim iki ve Fahir beyin Bursa’dan önerdiği 8-10 taşeronu çağırıp işin önemini, üç aylık süreyi anlatıyor, iki gün içinde tekliflerini istiyorum, getiriyorlar. Ama ne teklifler. Benimkilerin makul fiyatlarına karşın Bursa’lılarınki –bizim zorda olduğumuzu fırsatçılık, şantaj yaparcasına- aşırı yüksek. Teklif verenlere “Bakın” diyorum, “Bursalı arkadaşların fiyatları fahiş denecek kadar yüksek. Ben Bursa’da yapacağımız bu işin gene Bursa’lılar tarafından yapılmasını isterdim. Ancak görüyorum ki Bursa’lılar bu işi yapmak istemiyor. Bu durumda en ucuz teklif fiyatları ortalamasını, İstanbul/Ataköy fiyatlarımızın %4 fazlası olarak sabitliyor ve işlerin bir bölümünü bu İstanbul’lu taşeronlara veriyorum. Bu fiyatları kabul ederseniz ne alâ. Yoksa işin kalanı için de İstanbuldan taşeron getireceğim”.

Bursa’lılar şaşkın birbirlerine bakınırken Fahir bey, ummadığım bir hareketle çekmecesinden bir tabanca çıkarıp masanın üzerine koyarak, onları tehdit edercesine “Arkadaşlar” diyor, “Biz devlete söz verdik, işyerleri yanan esnaf da bekliyor, eğer fırsat sayar yüksek fiyatlarınızda direnirseniz devlet de sizi affetmez. Bursa esnafı da, ben de…” ve elini tabancasının üzerine bastırıp sertçe ekliyor”Bu işi yapacaksınız. Haydi şimdi gidip bir daha düşünün”.

Kararlı tutumumuz etkisini gösteriyor, ertesi sabah bizim fiyatlarımızı kabul ettiklerini söylüyorlar. Aynı gün. Kazı ve malzeme ihalelerini de tamamlıyor akşam Medeni beye telefon ediyorum. “ Üç gün sonra (8 Eylül Pazartesi) temel atma törenine hazır olacağız.**”

* * *
Ben 1.Kısım şantiye şef yardımcılığından ayrılınca yardımcılığa, aynı şantiyede çalışan, şef Armağan Sökmen’in sınıf arkadaşı mimar Erdem Süral getirildi. Bir süre sonra da, Armağan bey’in ayrılması ile şantiye şefi oldu.

2. Kısım şantiye şefi olunca doğal olarak şantiyemin etrafını telörgü ile çevirmiştim. Iki şantiye bitişik gibi arada sadece bir yol var. 1. mahalle yönünde de ikincil bir girişimiz ve kapıcımız var.

1. Kısım arkadaşlarımız, aramıza sınır çekti, kapıcı koydu diye bana bozuluyorlarmış meğer. Ben yıllar sonra duyuyorum. Amacımız, bizde çalışmayan işçiler (ya da sair vatandaşlar) kestirme diye, şantiyemizi yolgeçen hanı yapmasınlar idi. Başka ne olabilir ki?, 1. kısımdaki mühendisler hep arkadaşım. Görevlilerimiz yasağı mühendislere de mi uygulamışlar yoksa?.. Geç olmakla beraber, onlardan özür dilerim.

Erdem Süral ile halâ arkadaşız, sık sık görüşüyoruz.


















*Günaydın profesör Piccinato, ben Ataköyden mimar Baytop… Nasılsınız?…İstanbul’a hoş geldiniz.
** 24 Ağustos’taki yangından 15, göreve atanmamdan sadece 8 gün sonra

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder