26 Ocak 2009 Pazartesi

Aman Tanrım! Tribün mü yıkıldı ne? - Firüzan Baytop

Aman Tanrım! Tribün mü yıkıldı ne?


Yüzümün akı ile Atatürk Bulvarı Blok apartmanını bitirip teslim ediyorum. O sıralar Emlâk Kredi Bankası genel müdürü Medeni Berk’in büyük gayreti ve başbakan Adnan Menderes’in desteği ile Bakırköy- Ayamama deresi (Yeşilyurt) arasındaki, “Baruthane” denilen askeriyeye ait büyük arazi yeni bir konut sitesi yapılmak üzere Emlak- Kredi Bankası’na verilmiş. Banka, sitenin çekiciliğini artırmak için ilk önce bir plaj yapımını programa alıyor.

İşi bana verdiler. Mevsim 1957 kışının sonu. Nisanda başlayıp üç ay sonra Haziran sonunda plajı açmamız şart. Hemen temel atma töreninin hazırlığına başlıyorum. Bu tören önemli, çünki törende “Baruthane” ye “Ataköy” adı verilecek. Törene pek çok devlet ve şehir büyüğü katılacağından tribünü büyük tutuyorum. Tribünün önünde de bir metre yüksekliğinde boylu boyunca bir alınlık yapıyor, üzerine kocaman bir “Baruthane” yazdırıyorum. Bu alınlığın üzerine alttan menteşeli bir başka levha koyuyor, o levhanın görünmeyen yüzünde de “Ataköy” yazıyor. Sırası gelince üstteki levhanın iplerini koyvereceğiz, Baruthane ismi kapanıp, Ataköy ismi görüntüye gelecek…

Tören başlayıp, Medeni bey, bankanın orta düzey gelirli vatandaşları konut sahibi yapmak niyetlerini ve bu araziyi askeriyeden nasıl aldıklarını anlatıp buraya “Ataköy” adını veriyorum” der demez, ipleri koyvermeleri için işçilere işaret veriyorum. İşçiler ipleri yavaş yavaş değilde birden bırakmazlar mı? Aman Tanrım! Bir muazzam gürültü, etraf toz duman, tribün yıkıldı sandım. Tribündekiler ayağa fırladı, seyircilerin başları tribüne döndü… O an “Ataköy” yazısını görenlerde alkış, alkış, alkış. Atatürk’ün tılsımlı adı bu kez de bizi kurtarmış, skandalı önlemişti.

Merasimden sonra Emlâk Bankasının inşaat müdürü Mitat Erçetin yanıma gelerek “İtalyan mimar Piccinato projeleri hazırlıyor, yakında birinci mahalle inşaatı başlıyacak” diyor. “Sen yapabilir misin?” Cevabım çoktan hazır “Elbette yapabilirim.”

Banka inşaatının kesin olarak üç ayın sonunda bitmesini istiyor. Endişe duymaları normal. O güne kadar böyle hızlı bir iş yapmamışlar. “Aman sözleşmelere gecikme cezası koymayı unutma” deyip duruyorlar. Ceza neyi halledecek ki? Mesele insanları hızlı çalışmanın, bir işi erken bitirmenin yararlarına inandırmak.

Tamam diyorum sözleşmelere ceza maddesi koyacağım ama tek taraflı sözleşme olmaz. Cezanın karşılığı erken teslim primi de olmalı. Herhalde taşeronlar nasıl olsa o primi alamaz diye kabul ettiler. Ben de belki Türkiye de ilk defa erken teslim primi uyguladım ve iki taşeronumuz, daha çok benim gayretim ile de olsa , işlerini erken bitirerek birer haftalık erken teslim primi aldılar.

Bana da prim verilmesi kimsenin aklına gelmedi ama Medeni beyden karşılığı, Ataköy motelleri birinci kısmını gene üç ayda tamamlamamda geldi. Onu da bir başka yazıda anlatırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder