26 Ocak 2009 Pazartesi

Aşağıdan kahkahalar artıyor, iniş bir türlü bitmiyor - Ayşe İREM MARO

Aşağıdan kahkahalar artıyor, iniş bir türlü bitmiyor
Ayşe İREM MARO

Hala öğreniyorum
Michelango

Altı yıl boyunca önemli bir uluslar arası inşaat şirketimizin merkez ofisi ve bazı şantiyelerinde çalıştım. Bu yılların mesleki deneyim açısından bana epey bir katkısı olduğunu söylemeliyim. Yurtiçi şantiyelerine geçmeden evvel yani ilk işe girdiğimde; şirketin yapılanması gereği merkezde bulunan Libya Projeleri Koordinatörü’ne asistanlık etme görevi bendenize aitti. İki aylık aralarla ya Satın Alma Müdürü’yle ya yine bu şantiyeyi takip eden makine ve elektrik mühendisleriyle, bazen de yalnız olarak Libya’ya, Al Jufrah bölgesindeki inşaata gidiyor; bir bir süre orada çalışıp dönüyordum. Aşağıda anlattıklarımı, sayısını hatırlamadığım bu gidişlerimden birisinde yaşadım.

Yine belli bir aradan sonra Libya’ya gitmişim. Lojmanıma yerleşiyorum. Şantiye müdürü ile kamptan 15-20 km. uzaklıkta şantiyeye gidiyoruz arabayla. Yol üzerinde “stüdyo” adıyla anılan-çünkü herkes burada “çölde sürünme” resmi çektirip ailesine gönderiyor.- dünyanın herhalde en güzel çöl görünümlerinden birine sahip olan bölgeden geçiyoruz. İncecik kumlar, rüzgarla sürekli biçim değiştiren sarı bej kum tepeleri. Bu kalite kumu ancak Çeşme’de görmüşlüğüm var. İnşaatı her gelişimde ilerlemiş görüyorum tabii. Hemen önce kendi kendime bir geziniyorum. On ayrı yapı var üçer ve dörder katlı. Hepsinin de kendine göre özellikleri var tabii. Asıl detaylı gezme işini ertesi sabaha bırakıp mimari ofis konteynerine gidiyorum. Çalışma ortamına dair ilk aklıma gelen, kum tanelerinin ‘printer’lerin içine dek dolmuş olması. Kapıların altından pencerelerin aralarından kum yağıyor içeri. Hem bilgi alıyorum, hem gevezelik ediyorum. Orada çalışanlarla iş ilişkisiyle dostluk ilişkisi arasında bir şey var aramızda. Bazen yakın, bazen uzak. Tabii onlar bütün o zor koşullarda devamlı çalıştıkları, üç günde bir mercimek ve kuru üzüm hoşafıyla beslendikleri için, arada sırada aralarına yolu düşen mimar İrem hanıma çok da sıcak bakmıyorlar muhtemelen.

Ertesi sabah bir ekip oluyoruz, iki Fillandiya’lı kontrol mühendisi, mimari ofis şefi, şantiye şefi yardımcısı, boya işleri taşeronu Şahin Usta ve benden oluşan. Şantiye şefi yardımcısı Ali benden birkaç yaş genç, güler yüzlü, esprili bir delikanlı. Bana da “ amca kız” diye isim takmış. Hemşeriliğimiz falan yok, o Karadenizli. Neyse bu kadroyla binaları bir bir geziyoruz. Zaten binalar birbirlerinden az farklı bir aşamada. Yeni başlamış olan traverten duvar kaplama işine, çatı izolasyonlarına, çatı süzgeçlerine falan bakıyoruz. Son olarak da daha betonarme evresinde olan bir yapının katları arasında dolaşıyoruz. Bu binada çatıya ancak daracık, dimdik bir şaft içerisinden, oraya dayanmış duran upuzun bir ahşap merdivenden çıkılabiliyor. “ Sen çıkma istersen İrem Hanım” diyorlar. Ben tabii asla geri kalmıyorum hemen atılıyorum. “ Yok canım ne var bunda “ diyorum. Çıkıyorum da. Yukarıda muhtelif kalasların üzerinden atlayarak geziyoruz, teftişimizi tamamlıyoruz. Sıra inmeye geliyor doğal olarak. Aynı şaftın içinden o meşum merdivenden aşağı inilecek. Erkekler iniyor sırayla. Ben de cesur bir şekilde bekliyorum. Gel gelelim, inme sahnem başladığında bende betbeniz atıyor. Bir kere merdivene yüzümü mü dönsem arkamı mı versem bilemiyorum. İki türlü de ineceğim uçsuz bucaksız dehliz aynı korkunçlukta. Her kafadan bir ses çıkıyor. “ Şöyle in İrem Hanım, böyle in..” Bağırıyorlar aşağılardan. Bir karar verip atıyorum adımımı. Lanet merdiven fena halde harekete ediyor. Derken fark ediyorum ki tek hareket eden o değil, ben de tir tir titriyorum. Aşağıdakiler katıla katıla gülüyorlar. Ben “Allah rezil oluyorum” diye düşündükçe daha çok korkuyor, daha çok titriyorum. Aşağıdan kahkahalar artıyor. İniş bir türlü bitmiyor. Düşmeden etmeden alt kata ulaştım ama nasıl sıkıldım nasıl utandım anlatamam. Artık biraz güldüm ben de kendi halime; biraz ciddiyetimi takındım onlar da takınsınlar diye.

Ayşe İREM MARO
Y. Mimar, İ.T.Ü.
Beykent Üniversitesi Öğretim Görevlisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder